Salı, Temmuz 13, 2010

Baba ve Piç, Elif Şafak


Kitap 3-4 yıl önce haftalarca çok satanlar listesinde kaldı. İşte bu nedenle hemen alıp okuma isteği uyanmadı bende. 1 hafta önce kardeşimden aldım ve 3 günde bazı işlerimi erteleyip okudum. Roman diğer Elif Şafak kitapları gibi akıcı, bırakmak istemiyorsunuz. Arada aniden parantez gibi açılıveren ek konular bir anda sizi konudan koparıp bir sayfa sonra hoop geri getirse de hoş.

Kitaptaki bölümlerin adı, kavrulmuş fındık, gülsuyu, kuru kayısı gibi aşurelik malzemelerden oluşuyor. Zaten "kuru üzüm" bölümünde aşure yapılıyor, tarifi de var.
Kurgu güzel. Roman boyunca yaptığım tüm tahminler boşa çıktı ve sonunda epeyce şaşırdım.

Romanda Kazan ve Çakmakçıyan ailelerinin tesadüfi ilişkileri çerçevesinde Türk-Ermeni ilişkilerine daha doğrusu sorunlarına dair bir bakış açısı getirilmeye çalışılmış. Hatta bence bir fikri olmayanlar fikir edinebilsinler veya sadece merak etsinler diye dürtülmek istenmiş.Yer yer karmaşıklaşan durumlar, Türk-Ermeni kültürünün özellikle de yemeklerinin benzerliği çerçevesinde yumuşatılmış .Aslında kitapta her iki halkın da birbirlerine karşı tutumu son derece açık verilmiş. Okurken bazı insanları kızdırmış olduğu aklıma sık sık geldi. Hatta dava açılmıştı hatırlarsanız. Ama nihayetinde bu bir roman. Romanlarda yazılan her şey her zaman hoşumuza gidiyor mu zaten? Ya da onaylamak zorunda mıyız?
Elif Şafak Baba Ve Piç için şöyle diyor: "İstanbullu bir ailenin öyküsü. Aileyi Osmanlı son dönem yazarları gibi kullandım. Ailenin geçirdiği dönüşümleri okurken ülkenin geçirdiği dönüşümlere dair de ipuçları toplayacağız ve 4 kuşak kadının hikâyesi, bir Ermeni kadının hikâyesiyle kesişecek.
Kitabın orjinal ismi "The Bastard Of İstanbul" çünkü roman İngilizce yazıldı ve Türkçeye sonradan çevrildi.

Elif Şafak bu çeviride Aslı Biçen'e yardım etmiş.
Baba ve Piç, Elif Şafak, metis yayınları,2006.

Çarşamba, Temmuz 07, 2010

yazarlar ve şehirleri-3

Yaşar Kemal ve Çukurova















Yaşar Kemal 1923 Osmaniye doğumludur. Çocukluğu, hayatının bir bölümü Osmaniye ve Çukurova'da geçmiştir.
Yaşar Kemal'in köyü, köyündeki kimi mekânlar, insan portreleri, köyün ekseni etrafında Çukurova'nın bin bir rengi kitaplarında vardır. Çukurova ve yöre halkının çileli yaşamını, zorluklarla mücadelesini, sömürülüşünü, uğradığı haksızlıkları, kan davası ve ağalık-toprak sorunlarına değinmiş, Toros'ları anlatmış, fabrika işçilerinin ezilişini dile getirmiştir.
Örneğin İnce Memed; romanın konusu Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında geçer. Anadolu halkının geri kalmışlığı, cahil bırakılmışlığı, köy hayatının sefaleti ve ağaların tüm yöreye tamamen hakim olması üzerine bu duruma karşı bir isyan öyküsüdür.Zavallı ve kendi halinde görünse de Çukurova köylüsü öfkesini haykıracak anı bekler .
"Teneke"de (1967), Çukurova yöresindeki çeltik ağalarına karşı mücadele eden ve köylünün yanında yer alan genç ve idealist bir kaymakamın trajik öyküsünü işler,  "Dağın Öteki Yüzü" üçlemesinin ilk kitabı olan Orta Direk'te (1960) yazar, Toroslardaki bir köyün insanlarının, pamuk tarlalarında ırgatlık yapmak için, Çukurova'ya doğru yola koyuluşlarını, tabiatla dövüşe dövüşe Çukurova'ya varışlarını anlatır.
Filme de alınmış olan Yer Demir Gök Bakır ve Yılanı Öldürseler de öyle. Köylülerin dramını onlardan biriymiş gibi anlatır. Yaşadığı köyden ya da şehirden beslendiği çok açık ama bunu o kadar güzel tasvir eder ki siz de sanki orada onları yaşamış gibi olursunuz. Ben bunu biraz da Yaşar Kemal'in çocukluk ve gençlik yıllarında bekçilik, pamuk tarlasında ırgatlık,ayakkabıcı çıraklığı, amelebaşılık, arzuhalcilik, öğretmenlik gibi geçici işlerde çalışmasına da bağlıyorum. Yöre insanını ve sıkıntılarını bundan daha iyi gözlemleme yolu var mıdır?
"Yaşar Kemal'in anakarası Çukurova..."(Feridun Andaç)
"Çukurovanın Homerosu Yaşar Kemal "(Nuri Sağaltıcı)
Yaşar Kemal doğduğu topraklardan kopmamıştır. Çukurova ile özdeşleşmiştir.