Cuma, Aralık 30, 2011

Bebek'in Makaronları

Geçen hafta Bebek'teki meşhur makaroncu Ladurée pastanesine gittik. (Aslında Paris'te ilk olarak fırın olarak açılmış)İstanbul'da açıldığından beri merak ediyordum. Sade ve küçük bir yerdi. 8 adet makaron seçtik. Ordan çıkıp biraz dolaşalım dedik. Derken Baylan pastanesini gördüm.(Baylan iki yıl önce Bebek'de de şube açtı ) Şeytan dürttü ve "dur şurdan da bir kaç tane makaron alalım ve lezzetini karşılaştıralım dedim". Sanki bana ne oluyorsa?!
Eve gelene kadar sabrettik.
Sonra tahmin edebileceğiniz gibi yavaş yavaş tadını çıkara çıkara yedik.
Çook güzeldi tabi. Kahveli ve fıstıklı harikaydı. İçindeki krema ayrı dışı ayrı lezzetliydi. Karşılaştırmaya gelince...Baylan Ladurée'dan daha iyiydi desem yalan olur. Ladurée'a da haksızlık olur. Baylan'ın güllü makaronunu çok beğendiğimi de söylemeden geçemeyeceğim. Ayrıca Baylan'ın dükkan dekoru bence daha sıcak.

Makaron aslında bir İtalyan kurabiyesi. 14-15.yüzyıllarda Venedik'te çıkmış. Fransızlar bunu alıp arasına yumuşak dolgu malzemesi koymuşlar ve kendilerine maletmişler. Bizdeki benzeri acıbadem kurabiyesi. Onu da çok severim.

1862 yılında Paris’te küçük bir fırın olarak açılan Ladurée'un simgesi küçük meleklerdir. Ladurée Parisli kadınların rahatlıkla girebildiği ilk çay salonlarından biridir.
Bu makaron merakı güzel birşey ama bize fiyatı çok da uygun gelmedi. Şöyle diyeyim; Baylan'ın makaronları nerdeyse Ladurée'unkinin yarı fiyatına.  Ladurée'da ise tanesi 3.75 TL'ye geliyor. En iyisi ben iyi bir makaron tarifi bulayım...:-)

(ben bu yazıyı yazdıktan 9 ay sonra Ladurée kapandı, 2 yılda 1 milyon tane makaron satmışlar. Herhalde yeter dediler :-)

Perşembe, Kasım 10, 2011

Hayatta üç şeyden nefret ederim...

Amelie filmini izlediyseniz bilirsiniz; filmin başlarında Amelie insanları tanıtırken en sevdikleri ve sevmedikleri şeyleri öyle doğallıkla ve güzel bir şekilde anlatır ki "benim en sevdiğim ya da sevmediklerim neler" diye düşünürsünüz. Çok var değil mi gün içinde yaşadığımız böyle ufak şeyler. Amelie'nin, en nefret ettiği şey amerikan filmlerinde araba kullananların yola bakmamasıdır. En sevdikleri ise,sinemada ışıklar kapandıktan ve film başladıktan sonra arkasındaki insanların yüzlerine bakmak ve elini pirinç,mercimek gibi çuvalların içine daldırmak.

Sizin neler?
Benim hemen aklıma gelen bir kaç şeyi yazayım..
nefret ettiklerim;


-Türk kahvesi içerken ve daha iki yudum almışken,fincanda geriye kalanın kahve değil yoğun bir telve, ağzımdakinin de aslında son yudum olduğunu görüp kısacık süren ve tadı damağımda kalan kahve zevkimin uçup gitmesi...
-Sürekli kendi düşündüğünün en güzel kendi bildiğinin en doğru ve kendi yaşadığının en ilginç olduğunu sanan biri ile sohbet etmek zorunda kalmak...
-Çayın ya da sütün içine bisküvi daldırmak veee ağzıma yetiştiremeyerek yarısını yere düşürmek...
-Bir markete bir ürünü almak için gitmek ve o ürün hariç başka şeyleri alıp eve döndükten sonra bunu farketmek...

en sevdiklerim aslında buraya sığamayacak kadar çok ama aklıma gelen birkaçı;
-Gece uyku arasında (eğer mevsim yaz ise) yatağın henüz ısınmamış serin yanlarını keşfedip kolumu bacağımı oraya yerleştirmek, ya da mevsim kış ise yine aynı kolumu ve bacağımı ama bu defa üşümüş olarak sıcak yorganın içine sokup huzur bulmak.
-Başlarda gayet sıkıcı giden ve hiç bir şey anlamadığım bir romanın aniden bir yerde çözülmesi,taşların yerine oturması ve "demek bende sorun yokmuş"diye düşünmemi sağlayarak içimi rahatlatıp bir çırpıda bitmesi...
-Yazın denizde yüzüp yorulduktan sonra biraz nefeslenmek için sırt üstü, kımıltısız bir şekilde suyun üzerinde durup (ama kulaklar suyun içinde) sadece kendi nefes alış verişimi ve uzaktan gelen seslerin uğultusunu dinlerken yüzümdeki tuzlu suyun güneşte kurumasını ve denizdeki hafif dalgalanmaları hissetmek...


arkadaşım Arzu'nun en sevdikleri ve sevmedikleri;
1-.Pudingi yemeden önce mutlaka kaşığın tersiyle üzerine vurmayı ve titremesni seyretmeyi,
2-Çikolatayı yemeden önce mutlaka koklamayı,
3-Portakalı soyduktan sonra kabuğunu parfüm gibi sıkmayı SEVERİM:)
1-Senin anlattığın şeylere katılsa bile her cümleye "hayır "diye başlayan insanları,
2-Öğrencilerimin okudukları parçayı sınıfa anlatırken her cümlenin sonunda "örtmenim" demelerini,
3 Bir yemeğe gidildiğinde (sevgiliyse daha fena)kaşarlı domates çorbası ya da spagetti siparişi veren ve onunla karşımda şekilden şekile giren salak erkekleri,
4-Sabah giydiğin tül çorabının, ayakkabının içinde sen farketmeden kaçması ve o gün plansız gittiğin bir yerde ayakkabını çıkarmanla başparmağını gördüğün an yaşadığın rezil olma duygusunu.ve sonrasında her tül çorap giyip bir yere gittiğinde "acaba kaçmış mıdır" stresine girmeyi SEVMEM ARKADAŞ:)


canım kardeşim Meltem'in listesi;
en sevmediklerim;
1-sürdüğüm oje kurumadan,unutup biryerlere yapıştırdığım tırnağımın üzerinde garip şekiller çıkması,
2-üst üste düzenlediğim kağıtları büyük bir şevkle zımbalayacakken zımba telinin bitmiş olması,
3-evden çıktıktan hatta kapıyı kilitledikten hatta binadan bile dışarı çıktıktan sonra evde elzem birşey unuttuğumu fark edip dönmek zorunda kalmak,

4-kalabalık bir otobüste ellerim dolu, ayakta ve zar zor biryerlere tutunurken burnumun akması,
5-öğrencilerin pozitif sayılara normal 3,normal 4 normal 5 gibi anormal tanımlamalar yapması..
en sevdiklerim;
1-aşırı sıkıştıktan sonra tuvalette işimi gördüğüm o an..ama sadece an:))
2-bazı sabahlar nedensiz bir şekilde aşırı dinamik ve pozitif uyanıp güne başlama hissi..

sevgili eşimin "en"leri....
önce sevmediklerimden başlayalım;
1-Dışarda birşey yerken,karşımdakinin benim istediğimden farklı birşey isteyip sonra kendi çatalıyla benim tabağıma sorti yapmasına çok sinir olurum(Ama tabi ki bu senin için asla geçerli değil hayatım)
2-Tertemiz kupkuru dışarı çıkmayı çok severken,duştan sonra birşey yapmam gerekirse ve o esnada terleyip t-şörtüm ıslanırsa agresif olurum.
3-Pazarda gezerken aynı tezgahın önünden ikinci sefer geçmeye kıl olurum :)
Şimdi de sevdiklerim;
1-Dışarda bira içeceksem gelen biranın tam istediğim soğuklukta olmasına çok mutlu olurum.
2-Konser için biryerlere gittiğimizde odalar tek kişilikse,gece sereserpe(!) yatmaktan mutlu olurum.
3-Son olarak da,espiri yaptığımda senin çok içten bir şekilde gülerek, yanımda olmandan keyif aldığını hissettiğimde çok mutlu olurum :))

Hatice halamın enleri...
1-sabah günaydın demeyen insanlardan,
2-trafikde sinyalsiz dolaşan o şerit senin bu şerit benim diyen insanlardan,
3- çorabını çıkarıp yere atanlardan nefret ederim.
1-pazar günü evde olup geç uyanmaya bayılıyorum
2-yaptığım yemekleri beğenenlere bayılıyorum
3-Karam(kangal köpeğim) ın beni kapı da karşılaması ve patisini bana uzatıp sevdirmesine bayılıyorum,

kuzenim Fuat'ın enleri...
en sevmediğim 4 şey

1-kapalı bir havada evden çıkarken yağmur yağma ihtimaline karşı aldığım şemsiyeyi havanın açması ile birlikte koca gün boyunca baston gibi elimde taşımak zorunda kalmaktan nefret ederim.
2-yanımda biri varken telefonum çaldığında yanımdakinin arayan kim? diye sormasından nefret ederim.
3-evde tuvalete girdiğimde annemin ne yapıyorsun? diye seslenmesinden nefret ederim.
4-çok kilitli bir kapıyı anahtarla açarken sürekli en son denediğim anahtarın kapıyı açıyor olmasına uyuz oluyorum...
en sevdiğim 3 şey ise
1-güneşli bir günün sabahında duş alıp ıslak saçla balkona çıkıp rüzgarla saçlarımı kurutmak çok hoşuma gidiyor
2-sabah saatinde bindiğim metrobüsün tek kişilik koltuğunda uyumak çok hoşuma gidiyor.
3-akşam eve gidince koltukda tv izleyen anneme kedi gibi sırnaşmak çok hoşuma gidiyor.
4-birayı açtığım zaman gelen aromatik yanık koku çok hoşuma gidiyor :))


kuzenim Kemal'in enleri...

1-kaldırımda giderken karşıdan yürüyen insanların sanki başka gelebilecekleri bir yol varmış gibi gelen insanları kaldırımdan aşağı itercesine yürümelerine çok sinir oluyorum, kavgaya az kaldı bu konuda birine dalacam yani o kadar :)
2-gene yürürken arkasındaki insanları düşünmeden çok laylaylom yürüyenler beni çileden çıkarıyorlar 1 saat kendime gelemiyorum tırnaklarımı yiyorum hırsımdan :)
1-gene yolda yada ummadık bir yerde sevdiğim bir arkadaşımı tesadüfen görmek ayak üstü laflamak görüşürüz deyip vedalaşmak.
2-su içerken onu tekrar keşfettiğimi hatırlamak, yav ben neden kolaya içkiye para veriyorum ki su çok güzel bişey demek :) (sonra unutup gene başka bişeyler içiyorum ama :)

arkadaşım Selen'in enleri;
Sevdiklerim:
1-Dışarıda hava çok soğukken, sıcacık bir yerde -mümkünse kızarmış ekmek, taze çay ya da filtre kahve kokuları içerisinde- olmak.
2-Güzel denizlerde yüzerken, kafamı nefes almak için çevirdiğimde, kulacımın altından denizin yüzeyini ve manzarayı izlemek.
3-Bir tatil sabahı erken uyanıp, bir an için o günü iş günü sanmak ve ardından tatil olduğunu hatırlayıp tekrar uykuya dalmak.
Sevmediklerim:
1-Yolda yürürken yerlere çöp atıp, bundan neredeyse bir de gurur duyanlar.
2-Sırasını beklemeyi bilmeyip başkalarının hakkını yiyen ve kendini çok akıllı sananlar.
3-Hemen o gün alıp okumaya başlamak istediğim bir kitabı, neredeyse bütün kitapçıları gezip de bulamamak.

arkadaşım Zeynep'in enleri;
en nefret ettiğim:

1- bazı insanlar vardır derler ki "benim en sevmediğim özelliğim" deyip yine sözde kötü bir özelliklerinden bahsederler mesela "haksızlıklara hiç dayanamam" gibi ama aslında bu hiçte kötü bir özellik değildir.
2- radyoda ya da herhangi bir yerde sevdiğim bir müzik çıktığında ve ben onu içimden veya dışımdan söylemeye hazırlanırken yine o müziğin anında değişmesi ya da herhangi bir şekilde devam etmemesi.
3- elime reçel bal gibi şeylerin bulaşması.
en sevdiğim 3 şey:
1- çok susadığımda su içmenin zevki
2- konuşma sırasında bir şeyin ya da kişinin adını bir türlü hatırlayamazsın da düşünürsün düşünürsün sonra bir anda aklına geliverir ya işte o an.
3- çok sevdiğim birisiyle buluşmadan önce biraz zamanımın olması ve dükkanların vitrinlerine bakmak ya da kitapçıda öylesine kitaplara bakmak.

arkadaşım Canan'ın enleri;
önce en sevdiklerimden başlayayım;

- Dışarda buz gibi veya çok yağmurlu bir hava varken,ben evimizde elimde sıcak bir kahve veya çayla keyif yapmak,buna çoğu zaman kitap okumam da eklenir....
-Daha önce gitmediğim yerlere seyahat etmek,gezmek ve oradaki farklı lezzetleri tatmak...
-Çok sıcak bir yaz gününde cuuuup diye denize atlamak ,yüzmek beni cok mutlu eder,yepyeni bir enerji gelir bana....
En sevmediklerim ;
- Randevusuna sadık olmayan ve uzun sure beni bekleten insanlardan hic hoşlanmam...
-Çıplak ayakla dolaşan erkeklerden hic hoşlanmam...


Hepinize çook teşekkür ederim. Ne değişik ve güzel şeyler ortaya çıkıyor değil mi?

Cuma, Kasım 04, 2011

İstanbul Modern

"Müze, sanat için bir evdir...İzleyici ile sanatçının yollarının kesişme noktası olarak müze, sanatın güvenle yerleşebileceği bir korunak, bir evdir".
Karköy limanında bulunan İstanbul Modern müzesi Türkiye'de çağdaş sanat eserlerini koleksiyonunda toplayan ve sergileyen ilk özel müze olarak, 2004 yılında, kurulmuştur.
Resimden ya da çağdaş sanattan hoşlanıyorsanız ve henüz bu müzeyi ziyaret etmediyseiz bence çok şey kaçırmışsınız. En az iki saatinizi ayırabileceğiniz bir günde (perşembeleri giriş ücretsiz) gelin ve tadını çıkara çıkra dolaşın derim. Hatta üst kattan alta inmede restoran-cafe de bir kahve molası verin, çıkışta da isterseniz mağazasına uğrayın. Müzede şu an "Hayal ve Hakikat" adlı kadın sanatçıların yapıtlarından oluşan bir sergi, "Tekinsiz Karşılaşmalar" adlı altı kadn sanatçının karma fotoğraf sergisi ve "Yeni Yapıtlar, Yeni Ufuklar"adlı Türkiye’de üretilen modern ve çağdaş sanatın başlangıç evresinden bugüne geçirdiği süreci, en önemli sanatçı ve çalışmalar üzerinden izleyiciye sunan bir sergi var. Hepsi birbirinden güzel eserlerden birkaçı...
Nuri İyem, Köylü Kadınlar



Fausto Zonaro, 10 Muharrem
Zonaro bu tabloyu 1909'da II.Abdülhamid'in siparişi üzerine yapmıştır. Ancak tablo bitmeden Abdülhamid tahtından olduğu için tablo ressamın elinde İtalya'ya gitmiştir. Kerbela ve Hz. Hüseyini anma töreni resmedilmiştir. Zonaro, kendini de tablonun ortasına yerleştirmiştir.

Ramazan Bayrakoğlu, Alexandra Maria'nın portresi

Ramazan Bayrakoğlu'nun yaptığı bu portre uzaktan yağlıboya gibi gözüküyor. Yakından baktığınızda kumaş parçalarının üst üste dikilmesiyle elde edilen bir tablo olduğunu anlıyorsunuz. Çok güzel ve sabır isteyen bir çalışma. Resimdeki kadın Alman oyuncu Alexandra Maria Lara . Onu, Hitlerin son günlerini anlatan Çöküş filminden hatırlarsınız.

Perşembe, Ekim 13, 2011

Kapital, Manga

Karl Marx'ın Kapital'ini (Das Kapital) okudunuz mu? Üç ciltlik bu yapıtı okumak biraz yürek ve sabır ister...Yeni başlayanlar için çözümlenmiş ve sadeleştirilmiş versiyonları da vardır. Eğer hiç başlamadıysanız, merak ediyorsanız ve de çizgi roman okumaktan hoşlanıyorsanız, otobüste-metroda-serviste giderken 1 saatte bitirebileceğiniz Kapital-Manga'yı tavsiye ederim. Japon çizgi-roman tarzı manga ile öyküleştirilmiş Kapital Yordam Kitap tarafından yayınlandı.


Bilimsel sosyalizmin kurucusu Marx'ın başyapıtını öyküleştiren kitapta Kapital'in özü ve temel kavramları, bir peynir fabrikasındaki üretim süreçleri etrafında gelişen bir öyküyle iç içe anlatılıyor. Dünyada bir ilk olma özelliği taşıyan Kapital Manga'nın özgün basımı 15 Aralık 2008'de Japon yayınevi East Press tarafından gerçekleştirildi ve satış rakamı kısa sürede 100 bini geçti.

KAPİTAL - Manga, Yordam Kitap, Özgün Eser; Karl Marx, Orjinal İsim; Şihon-Ron, Çeviren; H.Can Erkin, İstanbul, 2010.

Perşembe, Ekim 06, 2011

Su Diyarı, Graham Swıft




Yine "Daha önce okumadığım bir yazarı okuyayım" durumu depreşince önceden alıp okumaya fırsat bulamadığım Su Diyarı'nı aldım elime. Graham Swıft'ın bu romanında başrolde, çalıştığı okulda tarih dersi veren ve Fransız Devrimi tarihine tutkulu Tom Crick vardır. Crick çok sevdiği karısının kendine yabancı biri haline gelmesiyle birlikte, öğrencilerine kendi şahsi tarihini anlatmaya başlar. Yazar romanda geri planda Birinci Dünya Savaşı'nın ülkedeki yankılarını verirken, bira üreticisi köklü bir ailenin ve sürekli sular altında kalan hayatların trajik öyküsünü anlatır. 1992'de bu kitap filme uyarlanmış, başrolünde de Jeremy İrons oynamıştır.

Kitaptaki samimi ve yer yer şoke eden anlatımı çok beğendim. Başlarken hemen hikayeye giriveriyorsunuz, ortalarda ağırlaşıyor "bu kimdi? bu da nerden çıktı?" durumu oluyor sık sık ama sona doğru yine hızlanıyor ve lezzeti orada ortaya çıkıyor zaten. (ayrıca hemen bir Yılanbalığı yemem lazım) Ayrıca su tahliyesi vb.konularda aşırı ayrıntıya girmesi ve teknik terimleri çok kullanması beni yer yer konudan kopardı. Bunun dışında çok beğendiğim bir kitaptı diyebilirim..

Graham Swift

İngiliz romancı. 1949'da Londra'da doğdu. York Üniversitesi'nde eğitim gördü. 1983'te İngiliz Kitapçılar Birliği tarafından En İyi 20 Britanyalı Romancı listesine dahil edildi. Aynı yıl yayımlanan Su Diyarı romanı Guardian gazetesinin edebiyat ödülünü ve Geoffrey Faber Anma Ödülü'nü kazandı, İngiltere'nin en saygın edebiyat ödülü Booker'a aday gösterildi. Son İçkiler (Can, 1999) adlı romanıyla da, 1996 yılında Booker Ödülü'nü kazandı. Postmodern edebiyatın klasikleri arasında gösterilen Su Diyarı Swift'in en başarılı romanı olarak değerlendirilmektedir. Swift halen Londra'da yaşamaktadır.
Su Diyarı, Graham Swıft, Çev:Aslı Biçen, Metis Yayınları,2007.

Pazar, Ağustos 14, 2011

Ölmeden Önce Tatmanız Gereken 50 Lezzet (3)

11. Moreton Korfezi boceği Listeye Avustralya’dan giren bu kabuklu, aslında böcek falan değil. Tadı istakozu andırırmış.


12. Clam chowder İngiliz ve Fransız balıkçılarının icadı olduğu söylenen ve kum midyesi, taze balık, sebze, bacon ile krema ya da sütle hazırlanan bu koyu çorba, Amerikalılar tarafından da benimsenmiş.
13. Barbeku (bildigimiz mangal)
14. Pancake

15. Makarna Çabuk hazırlanışı ve bir çok farklı sosla yenilebilmesi onu herkesin favori yemeği yapıyor.
16. Midye
17. Cheesecake  New York bu tatlının merkezi olarak kabul ediliyor.
18. Kuzu eti ‘kuzu eti’ yemek için en iyi iki ülke İspanya ve Yeni Zelanda.

19. Kremalı çay İngilizler’e özgü. Kremanın çok iyi olması şart. Britanya’nin Devonshıre ve Cornwall bölgelerinin kreması bir numara olarak kabul ediliyor. Yanında ev yapımı çilek reçeli ve yine İngilizler’e özgu ‘scone’ adı verilen kurabiyeler tavsiye ediliyor.
20. Timsah eti

21. İstiridye Asırlardır şöhretinden bir şey kaybetmeyen bir afrodizyak. Roma İmparatorluğu'nda istiridyenin kilosu altınla eş tutulurmuş.
22. Kanguru eti ,20. yüzyıla kadar kanguru eti, Avustralya yerlileri Aborjinler’in favori yemeğiydi. Daha ucuz olan koyun ve sığır etinin yaygınlaşmasıyla popülerliğini kaybetti.

23. Çikolata Çıkış yeri Latin Amerika. İspanyol kaşifler sayesinde Avrupa da bu tatla tanıştı.
24. Sandviç ‘Sandvic’e adını veren ’4. Sandwich Kontu’ İngiliz aristokrat John Montagu. Kriket maçları arasında kremalı çayla birlikte yenilmeye başlandı, günümüzde ise farklı damak tatlarına göre pek çok çeşidi var.


25.Greek food olarak yer alan 25′inci kategoriye ‘meze’ dedik çünkü Türk mutfağının da demirbaşlarını içeriyor; patlıcan yemeği, musakka, humus, tarama, zeytinyağlı dolma gibi… Üstelik feta peyniri, salatalık, domates ve soğanla yapılan ‘Greek Salad- Yunan Salatası’na övguler düzülüyor.
26. Burger  Bir rivayete göre adını Almanya'nın Hamburg kentinden alıyor.

27. Meksika yemeği Sıcak, baharatlı ve renkli; Meksika gibi!
28. Kalamar
29. ABD'nin 'diner' kahvaltısı  akçaağaç şurplu pancakeler, waffle'lar, ev işi kızarmış patatesler, yumurta, bacon ve sosisler.
30. Somon Bu balık çoğalmak için doğduğu akarsuya göç etmesiyle bilinir. Denizden geri dönüş yolculuklarında, akıntıya karşı atlar ve genellikle de böyle yakalanırlar. Omega-3 ya asidi açısından zengindir.
31. Geyik eti Çiftlik hayvanlarına alternatif sağlıklı bir et. Yağ oranı düşük.Yurtdışında marketlerde satılıyor.
32. Guinea pig Güney Amerika kökenli bu sevimli hayvan, İnkalar'ın geleneksel yemeğiydi. Yağda ya da ateşte kızartılarak hazırlanıyor. Bu yumuşak kemirgenin etinin tadı tavşan etine benziyor.
33. Köpekbalığı Çin Mutfağı'nın vazgeçilmezlerinden. Çorbası çok ünlü, yalnız hayli pahalı.

34. Suşi Japonya'da bir sanat olarak kabul ediliyor. Bir suşi ustası on yılda şef mertebesine yükseliyor. Bu pirinç ve çiğ balıktan oluşan lezzetli 'rulo'lar, soya soyu, wasabi adı verilen sert hardalı ve zencefille servis ediliyor.
35. Paella İspanyol yemeği. Bölgelere göre farklı tarifleri olsa da metal bir tavada pirinçle yapılıyor. İçinde et ya da deniz ürünleri, sebze, safran ve zeytinyağı var.

36. Barramundi Kuzey Avustralya'nın, kilosu 60'a kadar çıkan ünlü balığı. Bir testere gibi olan solungaçları sayesinde ağları yırtıp kaçabiliyor. Çok zor yakalanıyor.
37. Ren geyiği Ren geyiği asırlar boyunca Norveç, İsveç ve Finlandiya'da ulaşımda kullanıldı, derisinden kıyafet yapıldı, eti sofraların baş köşesinde yerini aldı. Dili ve kalbi lezzetli ama eski dönemlerdeki gibi rağbet görmüyor. Dünyanın başka bölgelerinde ise tütsülenmiş ren geyiği eti bulunabiliyor.

38. Kebap Ülkemizin yegane gururu kebap, BBC'nin listesine 38. sıradan giriyor. Şiş kebap, patlıcanlı kebap, Adana, Urfa, Beyti, döner... Dünyanın pek çok ülkesinde artık bu lezzet tanınıyor.
39. Eskalop Denizlerin altındaki bir hazine gibi, pahalı ve lezzetli. İstiridyeye benziyor. Pişirme süresi çok kısa çünkü o kendine özgü zengin tadını koruması şart. Buharda sarımsak ve limonla pişiyor.
40. Avustralya böreği Kökeni İngiltere ama İngilizler gibi börekleri de bu kıtaya göç edince Avustralyalılar sahiplendi. Orta sınıfın favorisi. Patatesli, etli olarak hazırlanıyor, tart hamurunda pişiriliyor.
41. Mango  Mango tropikal ve yarı tropikal ülkelerde yetişiyor.

42. Durian meyvesi Güneydoğu Asya'nın bu ilginç meyvesinin dış kabuğu sert, keskin ve dikenli. İç kısmı çok kötü kokuyor. Tadı ise koyu krema ve çilek karışımına benziyor. Enfes yani...
43. Ahtapot Adı 'sekiz ayaklı' anlamına geliyor. Yemeden önce yere vurularak yumuşatılır. Kızartılır ya da haşlanır.
44. Kaburga Barbeküden fümeye kadar farklı tarzlarda hazırlanabiliyor. Özellikle 'Güney Amerika tarzı' popüler; bal, ketçap, limon,Tabasco sosu, biber, şeker, sarımsak ve hardalla marine ediliyor.

45. Rozbif  İngilizler 'rozbif'lerine sıkı sıkıya bağlıdır. Fırında ağır ama yüksek ateşte pişirilen et, ince ince dilimlenerek servis edilir. Hafiftir.
46. Tapas İspanyol mezeleri diyebiliriz. Barlarda içkinin yanında servis edilir. Nelerden oluşur? Zeytin, deniz ürünleri, köfte, soslu mantar, sebze ve tortilla...
47. Jerk tavuk ve domuz Jamaika tarzı et pişirme şekline 'jerk' deniyor. (İngilizce'de görgüsüz, aptal anlamına geliyor!) 1200 yıldır kullanılan bu pişirme tarzında, tavuk ya da domuz eti barbeküde pimento adı verilen tatlı, taze kırmızı biberlerle hazırlanıyor. Yanında rom ve Bob Marley şarkıları tavsiye edilir.

48. Haggis Geleneksel bir İskoç yemeği... Koyun yüreği, akciğeri, karaciğeri iyice kıyıldıktan sonra haşlanır ve çeşitli baharatlarla birlikte koyunun midesine doldurulur. İki saat süreyle haşlanır. 
49. Havyar Roma İmparatorluğu'ndan bu yana pahalı ve lüks bir lezzet. Hazar Denizi'nde yaşayan mersin balığından elde edilen yumurtaların tuzlanmasıyla hazırlanır. Şampanyayla çok iyi gider.
50. Cornish böreği İngiltere' nin Cornwall yöresine özgü etli, sebzeli börek. Maden işçilerinin açık börek ve turtalardan zehirlenmemesi için keşfedilmiş. Hamurun kıvrılmasıyla iç malzeme dökülmüyor, açıkta kalmıyor. Dolayısıyla hem hijyenik hem de işçileri kötü şanstan kollayan 'mucizevi' bir özelliği olduğuna inanılıyor.

Cumartesi, Temmuz 16, 2011

The Human Footprint

National Geographicte yayınlanan ve insan hayatını istatistiksel olarak anlatan bu belgeselin bence çok etkileyici olmasının nedeni görselleri. Hayat boyu tükettiğimiz şeyleri bize yığınlar halinde gösteriyor. Örneğin ömür boyu tükettiğimiz süt şişelerini kapının önüne yığıveriyor.  İşte bu belgeselden bazı ilginç notlar;
-Süt demişken, bir insan ömrü boyunca ortalama 9000 litre süt tüketiyor. (İngiltere'de yaşayan)

-Ortalama 1200'den fazla tavuk, 13 bin yumurta, 5000 küsür elma ve 10 bin havuç tüketiyoruz. Buna karşılık 2865 kilo katı dışkı, 5000 kilo sıvı dışkı üretiyoruz :-)

-Sadece gıda maddesi ambalajından, kişi başı 8,5 ton atık üretiyoruz.
-7000 kez banyo yapıp 1000.000 litre su harcıyoruz.
-198 şişe şampuan tüketiyoruz.
-Her yıl 317 kilometre, ömür boyunca da 24 bin km yürüyoruz. Otomobille 728 bin km yol katediyoruz (yani aya gidip geliyoruz).
-Yılda 900 saat ömürde 2944 gün TV izliyoruz ki bu 8 sene yapıyor.
-Ortalama 533 kitap okuyoruz. (insanların % 40'ı kitap okumuyor, % 3'ü de okuyamıyor)
-Bir insanın ömür boyu okuduğu kitap ve gazeteler 24 ağaç demek.
-Günde 3 fincan çay içen ömür boyunca 75 bin bardak tüketiyor.

-Hayatımız boyunca 61,5 litre gözyaşı döküyoruz.
-Günde ortalama 4000 kelime kullanıyoruz.
-Sadece ismini bildiğimiz ve son iki yılda iletişim kurduğumuz insan sayısı 1700, ama en yakın sosyal çevremizde 300 kişi var.

Pazartesi, Haziran 13, 2011

Patatesli Mini Kekler



Biraz kendi uydurmam olan bir çalışma :-) ama sonuç çok iyi oldu.
Malzemeler:
-1 orta boy rendelenmiş patates
-1 yumurta
-1 yemek kaşığı erimiş tereyağ
-1 yemek kaşığı fındık yağı
-2 yemek kaşığı yoğurt
-3 yemek kaşığı ezilmiş beyaz peynir
-1 çay kaşığı kabartma tozu
-3-4 dal ince kıyılmış maydonoz veya dere otu
-kekik, pul biber, kara biber
-yarım çay kaşığı tuz
-aldığı kadar un
Malzemeleri karıştırdım, (koyu kıvamda ama akışkan bir hamur olacak), minik muffin tepsimi yağlayıp tatlı kaşığı ile tek tek gözlerini doldurdum. 170 derece ısınmış fırında üzerleri kızarana dek pişirdim. Soğuyunca hemen kalıptan çıkıyorlar. Bir lokmalık enfes kekler oldu. Kahvaltıda ya da akşam çayında iyi gider. İçine ince isteğe göre kıyılmış kırmızı biber, salam veya haşlanmış mısır da eklenebilir.

Pazar, Haziran 05, 2011

Ölmeden önce tatmanız gereken 50 lezzet nedir? (2)


6. Dondurma; en başarılı süt ürünlerinden biri. Ticari üretimine 1851′de başlanmış.


7. Pizza Napoli’de yapılan ilk pizzalarda yalnızca peynir, yağ, sarmısak ve domates varmış. Biraz da kekik. Otantik pizza için tuğla fırın ve odun ateşi gerekiyor.

8. Yengeç Beyaz eti, kıskaçların içindedir, gövdesindeki kahverengimsi kısım da çok lezzetlidir. Kahverengi ekmek, tereyağı ve mayonezle soğuk olarak servis edebilir ya da beyaz etini makarnaya karıştırabilirsiniz.
9. Curry Aslında tek bir baharat (köri) değil, bir pişirme şekli. İngilizler, kırmızı biber, kimyon, kişniş ve zerdeçalla pişirilen yemeklere böyle diyor. Sömürge döneminde Hint baharatlarından etkilenen İngiliz subayları tarafından ithal edilmiş bir pişirme şekli. Yoğurtla ve birayla iyi gidiyor.

10. Karides Tazesinin yerini hiçbir şey tutmaz. Kaynar tuzlu suda bir iki dakikada hazırlanan jumbo karidesin tereyağlı ve kırmızı biberli ızgarası da makbul. Küçük karidesleri soğuk olarak, limon suyu ve tereyağlı kahverengi ekmekle ya da salatada yiyebilirsiniz.

Cuma, Mayıs 27, 2011

Ölmeden önce tatmanız gereken 50 lezzet nedir? (1)

BBC'nin 'Ölmeden Önce Görülmesi Gereken Yerler', 'Yapılması Gereken Şeyler' tarzı listeleri büyük ilgi gördü. Kitap olarak Türkiye'de de yayımlanan bu listelerin bir de ünlü yiyeceklerle ilgili olanı var. İzleyicilerin oylarıyla derlenen bu liste televizyonda da yayınlandı. İşte 'Ölmeden Önce Tatmanız Gereken 50 Lezzet'.

1. Taze balık Geniş bir kategori ama oy verenler böyle düşünüyor. Taze balık, mümkün olan en az müdahaleyle (mesela ızgara olarak), en güzel yiyeceklerden biri.
2. Istakoz  Istakoz Kabuklu deniz ürünlerinin kralı. En iyisini yemek istiyorsanız canlı canlı alıp kendiniz öldürmek zorundasınız. (Eziyete derhal son vermek için kaynar suya baş aşağı sokulması gerekiyor.) İç organları çıkarılan ıstakoz haşlanabilir, ızgara yapılabilir, buharda pişirilebilir. Sonra da erimiş tereyağ, limon suyu veya mayonezle servis edilir.

3. Biftek Dünyanın her yanında etoburların rüyası. Damak zevkinize göre pişmiş, hafif yağlı ve sulu kırmızı eti Arjantin'de de, Paris'te de, İstanbul'da da bulabilirsiniz.
4. Thai yemeği Ekşi, tatlı, acı ve tuzlu tadların baharatlarla zenginleştirilmiş hali. Ana malzeme pirinç. Zaten Thai dilinde yemek yemek, pirinç yemek demek. Başlangıç, ana yemek, tatlı gibi bir ayrım yok. Yemek sonrası taze meyve dışında bir şey de yok.
5. Çin yemeği Çinlilere göre yemek yerken barbarlığı temsil eden çatal bıçağı kullanmaktansa, sûkûnet temsilcisi çubukları kullanmak gerek. Tıbbi özellikler de taşıyan Çin mutfağı, dünyanın en zengin ve en gelişmiş mutfaklarından biri.

Cuma, Nisan 29, 2011

Rakı



Rakı, yapımında anason tohumu kullanılan bir içkidir.
Rakı üretiminde şıra haline getirilen üzümler pastörize edildikten sonra; maya ile fermante edilir ve alkollü bir sıvı oluşturulur. Alkollü sıvı, damıtılarak suma haline getirilir. Suma, bakır imbiklerde anason tohumu ile yeniden damıtılır. Bu kısım su eklenerek içilecek alkol derecesine getirilir ve tatlandırılır.Sonra havalandırma yapılarak olgunlaştırılır. Şişelenmeden önce en az 1 ay dinlendirilir.
Tarihte ilk kez Altay Türkleri kımızdan damıtarak rakı yapmışlardır. Kımızdan türemiş anlamında "Arika", ikinci kez terleterek ürerilen de "arak"tır.Arapça arak; ter,terleten demektir. İçki içince terlersiniz ya da damıtılmış yani damla damla terletilmiş anlamında kullanılır. Dem, farsçada "nefes, zaman" demektir. demlenmek; zamana bırakarak yavaş yavaş içmektir.
Rakı benzeri birçok yabancı içki vardır. Örneğin;Fransa'da anis, İtalya'da sambuca,unanistan'da ouzo vardır.



Rakı nasıl içilir? Rakı güneş battıktan sonra içilmelidir.
-Küçük küçük yudumlar halinde içilen rakının ilk yudumu ağızda biraz bekletilip dişler arasından nefes alıp öyle yuvarlanmalıdır.
-Sofrada küsmüş kimseler olmamalı, herkes tek tek konuşup bir birini dinlemelidir. Dolayısıyla en az iki kişi ile içilir. Rakı masasında dedikodu yapılmaz. Planlı programlı işler konuşulmaz, geyik yapılır. Anılar anlatılır. Bağıra çağıra da konuşulmaz. 
-Rakı birinin hatırı için içilmez . Kafanız bozukken ya da sarhoş olmak için de içilmez.
-Yanında çok fazla yemek yenmez sadece mezeler eşlik etmelidir.Mezeler az az yavaş yavaş yenmelidir.
-Rakı masasında saygı gören veya yaşça büyük biri içki servisini yapar. (veya içmeyi ve adap bilen en genç kişi de sakilik yapabilir) Saki, kadehleri doldururken içkiyi fazla kaçıranı es geçerse o kişi sesini çıkaramaz.
-İkide bir kadeh tokuşturulmaz. Bir ya da iki kez tokuşturulması, mümkünse de yaşça büyük kişinin kadeh kaldırması makbuldür. Rakı şişesindekiler masada oturanlara eşit paylaştırılır.
-Rakı masasında başka içkiler içilmez, başka marka rakılar övülmez (içilen nimete hakarettir).

Önce kendine gel, sonra meyhaneye
Kalender ol da gir kalenderhaneye
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur
Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye

-Rakı kadehi boş beklemez, masadan kalkarken bile bir yudum bırakılmalıdır dibinde.
Rakı kimlerle içilir?Rakı içmeyi, sır tutmayı ve arkadaşlığı bilenlerle içilir.
Eskiden rakı nasıl içilirdi? Susuz içilirdi. Küçük rakı kadehindden bir yudum alınır, sonra soğuk sudan içilirdi. Ama yabancıların viskiyi buzla içmesine öykünen Türkler rakıya da buz atmaya başladı.Eğer rakınıza buz koyacaksanız önce su koyun sonra buz. Sıralama böyle olmalıdır.Yoksa anason suyun üzerine çıkar ve tadı bozulur.
En iyi rakı mezeleri nelerdir?Önce iyi bir muhabbet ve dostlar sonra, tam yağlı beyaz peynir (üzerine pul biber serpilmiş olabilir), turşu, haydari, kavun, zeytinyağlı barbunya, beyaz leblebi, şakşuka, tarama ve enginar en yi mezelerdir.

Rakı terimleri;
Altlık: Rakı sofrasında girizgâh olarak verilen meyve, çerez.
Ara kahvesi: Rakıya ara verilip içilen kahve.
Arak resmi: Osmanlı'da rakı satışlarından alınan vergi.
Atmak: Bir tek içki içmek.
Araknuş: Rakıcı.
Cura: Rakının son yudumu. 
Gagayı ıslatmak: İçmek.
Günah: Eğlence yerlerinde ödenen hesap tutarı.
İbrik-i mey: Rakı ibriği.
İşarethane: Meyhane.
Lodos yemiş: İçkiyi fazla kaçırmış kimse.
Mazot: İçki.
Mideyi ateşlemek: Alkol almak.
Narkoza girmek: İçki içerek sızmak.
Okkalık: Her akşam bir okka rakı içen.
Paşa: Kıvamında sarhoş.
Rakıntı: Rakı içme.
Sızırım yeri: Meyhane.
Sulu iftar: Ramazan'da orucu içki sofrasında açmak.
Tabanca: İçki şişesi.
Terakki etmek: Nurullah Ataç'ın rakı içmek yerine kullandığı söz.
Ustura: Alkol derecesi yüksek içki.
Yaralı kalmak: Yeterince içki içmemiş olmak.
Yolluk: Son rakı.
Yuvarlamak: Tek rakıyı bir yudumda içmek.