Perşembe, Kasım 10, 2011

Hayatta üç şeyden nefret ederim...

Amelie filmini izlediyseniz bilirsiniz; filmin başlarında Amelie insanları tanıtırken en sevdikleri ve sevmedikleri şeyleri öyle doğallıkla ve güzel bir şekilde anlatır ki "benim en sevdiğim ya da sevmediklerim neler" diye düşünürsünüz. Çok var değil mi gün içinde yaşadığımız böyle ufak şeyler. Amelie'nin, en nefret ettiği şey amerikan filmlerinde araba kullananların yola bakmamasıdır. En sevdikleri ise,sinemada ışıklar kapandıktan ve film başladıktan sonra arkasındaki insanların yüzlerine bakmak ve elini pirinç,mercimek gibi çuvalların içine daldırmak.

Sizin neler?
Benim hemen aklıma gelen bir kaç şeyi yazayım..
nefret ettiklerim;


-Türk kahvesi içerken ve daha iki yudum almışken,fincanda geriye kalanın kahve değil yoğun bir telve, ağzımdakinin de aslında son yudum olduğunu görüp kısacık süren ve tadı damağımda kalan kahve zevkimin uçup gitmesi...
-Sürekli kendi düşündüğünün en güzel kendi bildiğinin en doğru ve kendi yaşadığının en ilginç olduğunu sanan biri ile sohbet etmek zorunda kalmak...
-Çayın ya da sütün içine bisküvi daldırmak veee ağzıma yetiştiremeyerek yarısını yere düşürmek...
-Bir markete bir ürünü almak için gitmek ve o ürün hariç başka şeyleri alıp eve döndükten sonra bunu farketmek...

en sevdiklerim aslında buraya sığamayacak kadar çok ama aklıma gelen birkaçı;
-Gece uyku arasında (eğer mevsim yaz ise) yatağın henüz ısınmamış serin yanlarını keşfedip kolumu bacağımı oraya yerleştirmek, ya da mevsim kış ise yine aynı kolumu ve bacağımı ama bu defa üşümüş olarak sıcak yorganın içine sokup huzur bulmak.
-Başlarda gayet sıkıcı giden ve hiç bir şey anlamadığım bir romanın aniden bir yerde çözülmesi,taşların yerine oturması ve "demek bende sorun yokmuş"diye düşünmemi sağlayarak içimi rahatlatıp bir çırpıda bitmesi...
-Yazın denizde yüzüp yorulduktan sonra biraz nefeslenmek için sırt üstü, kımıltısız bir şekilde suyun üzerinde durup (ama kulaklar suyun içinde) sadece kendi nefes alış verişimi ve uzaktan gelen seslerin uğultusunu dinlerken yüzümdeki tuzlu suyun güneşte kurumasını ve denizdeki hafif dalgalanmaları hissetmek...


arkadaşım Arzu'nun en sevdikleri ve sevmedikleri;
1-.Pudingi yemeden önce mutlaka kaşığın tersiyle üzerine vurmayı ve titremesni seyretmeyi,
2-Çikolatayı yemeden önce mutlaka koklamayı,
3-Portakalı soyduktan sonra kabuğunu parfüm gibi sıkmayı SEVERİM:)
1-Senin anlattığın şeylere katılsa bile her cümleye "hayır "diye başlayan insanları,
2-Öğrencilerimin okudukları parçayı sınıfa anlatırken her cümlenin sonunda "örtmenim" demelerini,
3 Bir yemeğe gidildiğinde (sevgiliyse daha fena)kaşarlı domates çorbası ya da spagetti siparişi veren ve onunla karşımda şekilden şekile giren salak erkekleri,
4-Sabah giydiğin tül çorabının, ayakkabının içinde sen farketmeden kaçması ve o gün plansız gittiğin bir yerde ayakkabını çıkarmanla başparmağını gördüğün an yaşadığın rezil olma duygusunu.ve sonrasında her tül çorap giyip bir yere gittiğinde "acaba kaçmış mıdır" stresine girmeyi SEVMEM ARKADAŞ:)


canım kardeşim Meltem'in listesi;
en sevmediklerim;
1-sürdüğüm oje kurumadan,unutup biryerlere yapıştırdığım tırnağımın üzerinde garip şekiller çıkması,
2-üst üste düzenlediğim kağıtları büyük bir şevkle zımbalayacakken zımba telinin bitmiş olması,
3-evden çıktıktan hatta kapıyı kilitledikten hatta binadan bile dışarı çıktıktan sonra evde elzem birşey unuttuğumu fark edip dönmek zorunda kalmak,

4-kalabalık bir otobüste ellerim dolu, ayakta ve zar zor biryerlere tutunurken burnumun akması,
5-öğrencilerin pozitif sayılara normal 3,normal 4 normal 5 gibi anormal tanımlamalar yapması..
en sevdiklerim;
1-aşırı sıkıştıktan sonra tuvalette işimi gördüğüm o an..ama sadece an:))
2-bazı sabahlar nedensiz bir şekilde aşırı dinamik ve pozitif uyanıp güne başlama hissi..

sevgili eşimin "en"leri....
önce sevmediklerimden başlayalım;
1-Dışarda birşey yerken,karşımdakinin benim istediğimden farklı birşey isteyip sonra kendi çatalıyla benim tabağıma sorti yapmasına çok sinir olurum(Ama tabi ki bu senin için asla geçerli değil hayatım)
2-Tertemiz kupkuru dışarı çıkmayı çok severken,duştan sonra birşey yapmam gerekirse ve o esnada terleyip t-şörtüm ıslanırsa agresif olurum.
3-Pazarda gezerken aynı tezgahın önünden ikinci sefer geçmeye kıl olurum :)
Şimdi de sevdiklerim;
1-Dışarda bira içeceksem gelen biranın tam istediğim soğuklukta olmasına çok mutlu olurum.
2-Konser için biryerlere gittiğimizde odalar tek kişilikse,gece sereserpe(!) yatmaktan mutlu olurum.
3-Son olarak da,espiri yaptığımda senin çok içten bir şekilde gülerek, yanımda olmandan keyif aldığını hissettiğimde çok mutlu olurum :))

Hatice halamın enleri...
1-sabah günaydın demeyen insanlardan,
2-trafikde sinyalsiz dolaşan o şerit senin bu şerit benim diyen insanlardan,
3- çorabını çıkarıp yere atanlardan nefret ederim.
1-pazar günü evde olup geç uyanmaya bayılıyorum
2-yaptığım yemekleri beğenenlere bayılıyorum
3-Karam(kangal köpeğim) ın beni kapı da karşılaması ve patisini bana uzatıp sevdirmesine bayılıyorum,

kuzenim Fuat'ın enleri...
en sevmediğim 4 şey

1-kapalı bir havada evden çıkarken yağmur yağma ihtimaline karşı aldığım şemsiyeyi havanın açması ile birlikte koca gün boyunca baston gibi elimde taşımak zorunda kalmaktan nefret ederim.
2-yanımda biri varken telefonum çaldığında yanımdakinin arayan kim? diye sormasından nefret ederim.
3-evde tuvalete girdiğimde annemin ne yapıyorsun? diye seslenmesinden nefret ederim.
4-çok kilitli bir kapıyı anahtarla açarken sürekli en son denediğim anahtarın kapıyı açıyor olmasına uyuz oluyorum...
en sevdiğim 3 şey ise
1-güneşli bir günün sabahında duş alıp ıslak saçla balkona çıkıp rüzgarla saçlarımı kurutmak çok hoşuma gidiyor
2-sabah saatinde bindiğim metrobüsün tek kişilik koltuğunda uyumak çok hoşuma gidiyor.
3-akşam eve gidince koltukda tv izleyen anneme kedi gibi sırnaşmak çok hoşuma gidiyor.
4-birayı açtığım zaman gelen aromatik yanık koku çok hoşuma gidiyor :))


kuzenim Kemal'in enleri...

1-kaldırımda giderken karşıdan yürüyen insanların sanki başka gelebilecekleri bir yol varmış gibi gelen insanları kaldırımdan aşağı itercesine yürümelerine çok sinir oluyorum, kavgaya az kaldı bu konuda birine dalacam yani o kadar :)
2-gene yürürken arkasındaki insanları düşünmeden çok laylaylom yürüyenler beni çileden çıkarıyorlar 1 saat kendime gelemiyorum tırnaklarımı yiyorum hırsımdan :)
1-gene yolda yada ummadık bir yerde sevdiğim bir arkadaşımı tesadüfen görmek ayak üstü laflamak görüşürüz deyip vedalaşmak.
2-su içerken onu tekrar keşfettiğimi hatırlamak, yav ben neden kolaya içkiye para veriyorum ki su çok güzel bişey demek :) (sonra unutup gene başka bişeyler içiyorum ama :)

arkadaşım Selen'in enleri;
Sevdiklerim:
1-Dışarıda hava çok soğukken, sıcacık bir yerde -mümkünse kızarmış ekmek, taze çay ya da filtre kahve kokuları içerisinde- olmak.
2-Güzel denizlerde yüzerken, kafamı nefes almak için çevirdiğimde, kulacımın altından denizin yüzeyini ve manzarayı izlemek.
3-Bir tatil sabahı erken uyanıp, bir an için o günü iş günü sanmak ve ardından tatil olduğunu hatırlayıp tekrar uykuya dalmak.
Sevmediklerim:
1-Yolda yürürken yerlere çöp atıp, bundan neredeyse bir de gurur duyanlar.
2-Sırasını beklemeyi bilmeyip başkalarının hakkını yiyen ve kendini çok akıllı sananlar.
3-Hemen o gün alıp okumaya başlamak istediğim bir kitabı, neredeyse bütün kitapçıları gezip de bulamamak.

arkadaşım Zeynep'in enleri;
en nefret ettiğim:

1- bazı insanlar vardır derler ki "benim en sevmediğim özelliğim" deyip yine sözde kötü bir özelliklerinden bahsederler mesela "haksızlıklara hiç dayanamam" gibi ama aslında bu hiçte kötü bir özellik değildir.
2- radyoda ya da herhangi bir yerde sevdiğim bir müzik çıktığında ve ben onu içimden veya dışımdan söylemeye hazırlanırken yine o müziğin anında değişmesi ya da herhangi bir şekilde devam etmemesi.
3- elime reçel bal gibi şeylerin bulaşması.
en sevdiğim 3 şey:
1- çok susadığımda su içmenin zevki
2- konuşma sırasında bir şeyin ya da kişinin adını bir türlü hatırlayamazsın da düşünürsün düşünürsün sonra bir anda aklına geliverir ya işte o an.
3- çok sevdiğim birisiyle buluşmadan önce biraz zamanımın olması ve dükkanların vitrinlerine bakmak ya da kitapçıda öylesine kitaplara bakmak.

arkadaşım Canan'ın enleri;
önce en sevdiklerimden başlayayım;

- Dışarda buz gibi veya çok yağmurlu bir hava varken,ben evimizde elimde sıcak bir kahve veya çayla keyif yapmak,buna çoğu zaman kitap okumam da eklenir....
-Daha önce gitmediğim yerlere seyahat etmek,gezmek ve oradaki farklı lezzetleri tatmak...
-Çok sıcak bir yaz gününde cuuuup diye denize atlamak ,yüzmek beni cok mutlu eder,yepyeni bir enerji gelir bana....
En sevmediklerim ;
- Randevusuna sadık olmayan ve uzun sure beni bekleten insanlardan hic hoşlanmam...
-Çıplak ayakla dolaşan erkeklerden hic hoşlanmam...


Hepinize çook teşekkür ederim. Ne değişik ve güzel şeyler ortaya çıkıyor değil mi?

Cuma, Kasım 04, 2011

İstanbul Modern

"Müze, sanat için bir evdir...İzleyici ile sanatçının yollarının kesişme noktası olarak müze, sanatın güvenle yerleşebileceği bir korunak, bir evdir".
Karköy limanında bulunan İstanbul Modern müzesi Türkiye'de çağdaş sanat eserlerini koleksiyonunda toplayan ve sergileyen ilk özel müze olarak, 2004 yılında, kurulmuştur.
Resimden ya da çağdaş sanattan hoşlanıyorsanız ve henüz bu müzeyi ziyaret etmediyseiz bence çok şey kaçırmışsınız. En az iki saatinizi ayırabileceğiniz bir günde (perşembeleri giriş ücretsiz) gelin ve tadını çıkara çıkra dolaşın derim. Hatta üst kattan alta inmede restoran-cafe de bir kahve molası verin, çıkışta da isterseniz mağazasına uğrayın. Müzede şu an "Hayal ve Hakikat" adlı kadın sanatçıların yapıtlarından oluşan bir sergi, "Tekinsiz Karşılaşmalar" adlı altı kadn sanatçının karma fotoğraf sergisi ve "Yeni Yapıtlar, Yeni Ufuklar"adlı Türkiye’de üretilen modern ve çağdaş sanatın başlangıç evresinden bugüne geçirdiği süreci, en önemli sanatçı ve çalışmalar üzerinden izleyiciye sunan bir sergi var. Hepsi birbirinden güzel eserlerden birkaçı...
Nuri İyem, Köylü Kadınlar



Fausto Zonaro, 10 Muharrem
Zonaro bu tabloyu 1909'da II.Abdülhamid'in siparişi üzerine yapmıştır. Ancak tablo bitmeden Abdülhamid tahtından olduğu için tablo ressamın elinde İtalya'ya gitmiştir. Kerbela ve Hz. Hüseyini anma töreni resmedilmiştir. Zonaro, kendini de tablonun ortasına yerleştirmiştir.

Ramazan Bayrakoğlu, Alexandra Maria'nın portresi

Ramazan Bayrakoğlu'nun yaptığı bu portre uzaktan yağlıboya gibi gözüküyor. Yakından baktığınızda kumaş parçalarının üst üste dikilmesiyle elde edilen bir tablo olduğunu anlıyorsunuz. Çok güzel ve sabır isteyen bir çalışma. Resimdeki kadın Alman oyuncu Alexandra Maria Lara . Onu, Hitlerin son günlerini anlatan Çöküş filminden hatırlarsınız.