Salı, Ocak 28, 2014

İstanbul, Orhan Pamuk

Bundan on sene önce okuduğum bu kitabı sadece  altını çizdiğim yerleri okumak için elime aldığımda bırakamadım ve iki gecede tüm kitabı yeniden okudum. Hem altını çizdiğim yer çoktu hem de 345 sayfalık kitabın yarısı zaten fotoğrafla doluydu. Okuması zor olmadı yani.






















Orhan Pamuk'un 11 yıl önce yazdığı, çocukluk ve gençlik yıllarını İstanbul ile harmanlayarak anlattığı bu kitapta bol bol Ara Güler, Selahattin Giz ve Hilmi Şahenk'in nefis İstanbul fotoğrafları ile Melling'in İstanbul gravürleri var. İstanbul'a en çok hüzün duygusunu yakıştıran Pamuk benim çok sevdiğim Ahmet Hamdi Tanpınar'ın İstanbul gezilerinden de bahseder sık sık.
Reşad Ekrem Koçu'nun İstanbul hakkında garip hikayeleri, Gautier'in melankolik kenar mahalle yürüyüşleri,Batılı yazar ve gezginlerin İstanbul izlenimleri kitabın en hoşlandığım yerleriydi.
Orhan Pamuk bu kitabı anı, aile tarihi, gezi-gözlem,küçük hikaye ve deneme tarzlarında harmanlayıp yazmış bence.
İstanbul hakkında ne bulsam alır okurum. O yüzden bu kitap benim için çok değerli.
"Benim çocukluğumda, günün yeni zenginleri, yavaş yavaş palazlanmaya başlayan İstanbullu burjuvalar için Boğaz yalıları çekici yerler değildi hiç. Eski Boğaz yalıları, poyraza ve kış soğuğuna karşı korunaklı da değildiler ve ısıtmaları bile zor ve masraflıydı. Cumhuriyey döneminin yeni zenginleri Osmanlı paşaları kadar güçlü olmadıkları için ve Taksim çevresindeki semtlerde, uzaktan Boğaz’a bakan apartman katlarında otururlarsa kendilerini daha Batılılaşmış hissedecekleri için Boğaz yalılarını iktidardan uzaklaşmış Osmanlı ailelerinden, fakir düşmüş paşa çocuklarından, A.Ş Hisar gibilerinin akrabalarından satın almadılar. Böylece şehrin hızla büyüdüğü 1970’lere kadar, Boğaz’ın büyük ahşap konaklarının ve yalılarının çoğu, içlerindeki deli saraylılar, birbirilerini mal, mülk paylaşımı yüzünden dava eden paşa torunlarıyla birlikte, kimi zaman kat kat, hatta oda oda bölünüp kiraya verilerek, bakımsızlıktan çürüyerek, boyaları dökülüp ahşapları soğuk ve nemden karararak ve yerlerine bir apartman yapılma umuduyla sinsice yıkılarak benim çocukluğumda yok olup gittiler..." syf.64
YKY Yayınları, 2003

 

kız çocuk için dikiş önerileri

evdeki parça kumaş ve tülleri çabucak değerlendirme vaktiiii.
Bana çocuk mağazası bakmak iyi gelmiyor. Beğendiklerimi gelip evde uygulayasım geliyor. Bazen kumaşları ziyan edip kendi kendime "amaaan boşver zaten kalmış parça kumaştı" diyorum. Buraya aldığım her iş her zaman bir defada çıkmıyor yani. Bazen bazı şeyler ziyan oluyor.
Neyse ilk işimiz tunik.. Kızımın evdeki bluzlarından kalıp çıkarıp yarım kollu, kışın hırka ile baharda tek başına giyilebilecek basit bir üst diktim. Rengarek kumaşları severim.


İkinci sırada ablamın bana yastık dikmem için verdiği,kenarı fistolu beyaz kumaş. Pinterestte gördüğüm bluzun birebir aynı oldu. Kalıp şöyle.


sonuç böyle ;



Vee tütüü olmazsa olmaz. Bu ikinci tütü yapışım. Saten bir kumaşa dört sıra büzgü yapılmış tül diktim. Üstünü de kıvırıp ince lastik geçtim.

Cuma, Ocak 24, 2014

Aşk ve Gurur, Jane Austen

Sevgili Zeynepciğimin bana hediyesiydi bu kitap. Son gelişinde getirmişti sağolsun. Kendisi de hiç okumamış Austen romanı. Benim bir süredir aklımdaydı ama hangi kitabını alacağımı bilemiyordum. İngiliz kadın yazar 1700'lerin sonlarında doğmuş. Yazdıkları ilginç olabilir diye düşünmüştüm.  Ancak biraz hayal kırıklığına uğradım. Kötü değil ama bana hitap etmedi desem daha doğru.

Roman 5 kız kardeş (bu bana çok uyuyor:-) ve onları zengin bir koca ile evlendirmeyi kendine ilke edinmiş Bayan Bennet yani annelerinin diyalogları ve bu çevrede gelişen olaylarla başlıyor. Hikaye daha çok evin en büyük ve diğerlerine göre daha akıllı ve güzel ilk iki kızı Jane ve Elizabeth'e dayalı. Başrolde Elizabeth ve onun başta son derece kibirli ve soğuk bulduğu Bay Darcy var.
Anlatımı son derece sade ve hatta yer yer okuyucuyu sıkabilecek tekrarlarla dolu. Örneğin sizin zaten öğrendiğiniz durumu,romandaki karakter bir başkasına anlatırken bir-iki kez daha okuyabiliyorsunuz. Bir de sanırım o zamanlardaki soylu aile,sıradan aile, evlilik ve koca bulma, mirasın kız çocuğa kalmaması gibi kural ve alışkanlıklarda romana ve yazara sireyet etmiş. Bu değer yargılarını günümüzle karşılaştırmadan okumak gerek.

Kuzenim Fatoş bana bir filmden bahsetmişti; Jane Austen Kitap Kulübü.. Kitabın ortalarındayken bir gece bu filmi izledim..Film eğlenceliydi. Jane Austen'in altı romanını 6 kişi bölüşüyor. Hepsi okuyor ama roman kiminse o daha fazla detaya giriyor. Beş kadın ve bir etkek üye var. Her karakterin sıkıntıları var. Hem bunlar hem de Austen romanlarının karakterleri iç içe geçiyor. Güzeldi..

Pazartesi, Ocak 20, 2014

kızımın üçüncü doğum günü hazırlıkları

evde 17-18 kişilik, sadece aile üyelerinden oluşan bir doğumgünü partisi yapmak ortalama 4 gününüze malolabilir.
Eğlenceli ama çok yorucu bu dört günün öncesinde planlama yaparak işe başladım. Çünkü daha önce bu tip hazırlıklar yaptığımda mutlaka unuttuğum şeyler oldu. Bu nedenle bir liste yaptım,alınacaklar ve yapılacaklar listesi...
strafordan kestiğim 3 rakamını üzerine keten ip dolayarak yaptım (bunu günler önce yapmıştım)


Nehir'imin baş harfini yani N kurabiyemizi iki gün önce yaptık. Yemeklerimizin bir kısmını bir gün önce bir kısmını da doğum günü sabahı yaptım. Yani zeytinyağlı sarma, cheescake ve karışık kızartmayı bir gün önce akşam hallettim..


kalan kurabiye hamurumuzdan hello kitty kurabiyelerimizi hemen yemek için yaptım.Kurabiyeleri tabakla sehpanın üzerine bırakıp mutfaktan kızıma süt kendime de kahve almaya gittim. Iki dakika sonra döndüğümde kittylerin hepsinin tek tek kurdelelerinin ısırıldığını gördüm :-) ne yaptın kızım?sorusuna da "anne kitty çok tatlııı" cevabını aldım :-)

duvar süslememizi kızımla beraber iki gün önce tamamladık.

Ben genelde günlük yemeklerimize sağlıklı olsun diye daha az yağ koyarım ama bu zeytinyağlı sarma ne kadar çok yağ koysam o kadar güzel oluyor. Sumak, kimyon, tarçın ve biraz şeker ile harika bir lezzet yakaladım..

cheescakeimin fırındaki son halleri bu..Tabanı yulaflı bisküvi,tarçın,iki kaşık süt ve iki kaşık erimiş tereyağı. Peynirli kısmı 700 gr labne, 100 gr krema,3 yumurta,iki kaşık mısır nişastası ve bir bardak pudra şekerinden oluşuyor. Biraz da limon kabuğu rendesi..Üzerine sos yapmadım..içine hiçbir aroma eklemedim..Sade de çok güzel oldu...

top keklerimizi çikolata sosuna batırıp standına taktım, çocuklar bu keklere bayıldı.





çerkes tavuğunu küçük hamur kaselerinde servis ettim. Un,tuz ve su ile yaptığım kaseler çıtır ve ince oldu.

haşhaşlı böreklerde haşhaş ezmesini bol tereyağı ve haşlanmış patates ile karıştırıp yufkaların üzerine yaydım..mayalı hamur yapmaya gücüm kalmamıştı artık.

kızımın "doomdünü"ya da "iyi ki noduu"günü dediği günümüz son bulduğunda ben artık ayakta duramayacak haldeydim. Doğumgününu parti evlerinde kutlayan anneleri şu an çok iyi anlıyorum. Çünkü önce ve sonra olmak üzere iki gün temizlik, iki gün alış-veriş ve yemek yapmakla geçti. Kardeşlerim yardım etti sağolsunlar ama detaycı bir insan olarak ben her ayrıntı ile uğraştım..Yapılan yiyeceklerin bir kısmı büyükler bir kısmı da çocuklara hitap ettiğinden çeşit çok oldu. Önemli olan doğumgünü çocuğunun eğlenmesiydi o da fazlasıyla gerçekleşti..

Pazartesi, Ocak 13, 2014

Alemdağ'da Var Bir Yılan, Sait Faik Abasıyanık

uzuun süre Sait Faik okumadan duramam. Bazen kitaplarından birini alıp sadece bir hikaye okusam da. Bana lise yıllarımı hatırlattığından mıdır nedir? bilemiyorum. O'nun hikayelerini dinlendirici bulurum hep. Başucumda durur bir kitabı ve arada bir alıp karıştırır, kıvırdığım sayfaları ya da altını çizdiğim satırları okurum...
Alemdağ'da Var Bir Yılan on yedi hikayeden oluşan çok güzel bir kitap.


"O akşam erkenden eve döndüm. Balık kızartmıştı annem.yedi uskumru yedim. Babam bir şişe bira almıştı. Bir bardak bira içtim. Patates haşlamışlar gündüzden. Buz gibi soğumuştu. Onları da yedim. Sobanın başına kıvrıldım. Elime küçük kardeşimin kitabı geçti. Bir şey anlamadan okumaya daldım. Mesuttum. Bu saadeti bana sen vermiştin. Her şeyi iki üç misli daha çok seviyordum. Buna sebep sendin..." syf.31 Panco'nun Rüyası
"Bir yazıhane düşünün. Her camı tozlu olsun.Defterlerini sinekler kirletmiş olsun. Kasa defterinin kenarlarındaki mürekkep lekesi on iki senelik olsun. Yazıhane üstünün kalın camını senelerin tozu buzlu cam haline getirmiş olsun.Takvim yedi buçuk ay kopmamış. .Bu yazıhane kasa üstündeki siyah ciltli defterleriyle, onların yanı başındaki kopya prsei ile, ara sıra birdenbire büyük bir gürültü ile düşen dosya dolabı ile yaz öğlesinin uykusuna parasından gayrı her şeyi teslim etmiştir. Sandalyelerin oturacak yerindeki soluk minderler, mihveri etrafında dönmeye dönmeye döner olduğu unutulmuş koltuk.Evet, h,ç bir şey, hatta evlenme fikri bile minderleşmiş, koltuklaşmış, kasa defteri haline gelmiş benim arkadaşı uykusundan uyandırmamaıştı..." syf.33 Melahat Heykeli
Modern Türk hikayeceliğinin öncüsü sayılan Sait Faik adına her yıl hikaye ödülü veriliyor. Burgazada'daki evi de müze haline getirilmiştir. Adada iken vaktinin büyük çoğunu geçirdiği Kalpazankaya'da her yıl anma töreni yapılır. Ben de bir kaç yıl önce,Truva Derneği ile iki kez bu törende bulunma şansına sahip olmuştum.. Çok güzel bir yerdir. Bir de küçük restoran vardır. Burgazada iskeleden yarım saat yürüyerek oraya ulaşabilirsiniz. Piknik yapabilir, denize girebilir ya da yukarıda restoranda ağaçlar arasında oturabilirsiniz..(iki sene önce buraya bir iskele yapılıyordu, umarım yapılmamıştır. En son durum nedir, bilmiyorum. Ama kalabalıklaşmasını ve kirlenmesini istemem)

 

Perşembe, Ocak 09, 2014

parmak kukla



Keçeden parmak kukla yapımı;
"keçeden her şey yapılır"a bir örnek daha..
Kızımın kukla sevgisi artık önü alınamaz hale gelince ben de bulduğum figürleri bir kağıda çizip uygun renk keçelerden kestim. Kenarlarını dikip küçük gözler ekleyince harika kuklalarımız oldu.

Bunları eski bir eldivenin parmaklarından yapabilirsiniz, plastik temizlik eldiveninin parmaklarını kesip ,boyayıp gözler yapıştırıp yapabilirsiniz. Masal kahramanlarını yapıp masalınızı anlatırken kuklalarınızdan faydalanabilirsiniz.Hatta her masalı bir eldivende toplayabilirsiniz..




Ben şimdi de kırmızı başlıklı kız,pinokyo ve meyve figürleri yapmaya başladım..

Sirke Nasıl Yapılır?

Elimde epeyce miktar köyümüzden gönderilmiş elma vardı. Yemekle bitecek gibi değildi. Eşime biraz komposto yaptım hala çok elma kalınca ben de sirke yapmaya cesaret ettim. Marketlerde satılanların doğal ve faydalı olmadığı her yerde söyleniyor, yapımı da çok kolay. Kışın grip olduğunuzda ılık suya bir kaşık koyup sabah-akşam içmenin faydaları da biliniyor. E ne duruyorum? dedim.


Temiz büyük bir cam kavanoza elmaları kabuklu ama çekirdekleri çıkarılmış olarak (önce dörde sonra her parçayı üçe böldüm) 12 parçaya kesip koyun. Kavanozun üçte ikisi elma olmalı. İçine bir yemek kaşığı iyi bal(mayalanma için) ve kavanozun ağzında bir parmak yer kalıncaya kadar içme suyu (tercihen kaynatılmış ve oda ısısına gelmiş içme suyu) ekleyin. Kavanozun kapağını sıkıca kapatıp soğuk olmayan karanlık bir yere koyun. En az iki ay bekleyin, kokular çıkmaya ve sirke sinekleri görmeye başlayınca hazırdır. Üzerindeki küflü gibi jölelenmiş tabakayı atın ya da yeni sirkenizde maya olarak kullanın. Süzüp (bunu duydum ama yapmadım daha)  içine bir tutam tuz ekleyip karıştırın. Çünkü mayalanma devam edip çabucak bozulmasın diye..
İşte her derde deva sağlıklı ev sirkesi.. zor mu ? Bu komposto yapmak kadar kolay bence.İki ayda bir yenisini koyarsanız evinizde hep doğal sirke olur.
Artık marketlerde satılan şeylere güvenimiz kalmadığına göre yapabildiğimiz her şeyi kendimiz yapalım. 

Salı, Ocak 07, 2014

Dublinliler, James Joyce

arayı çok açmadan bir Joyce daha okuyayım istedim. Yazarın uzun süren çabaları sonucu 1914'te yayınlanmış ilk önemli eseri olan Dublinliler'i seçtim. Murat Belge'nin çevirisi ve önsözü ile İletişim yayınlarından çıkan güzel bir hikaye kitabı. Hatta Joyce'un tüm hikayeleri toplanmış.



Ancak Murat Belge'nin önsözünü hemen okumayın, kitap bitsin hatta benim yaptığım gibi her hikayeden sonra o hikaye hakkında açıklamasının yer aldığı paragrafı okuyun. Çünkü açıklayıcı ipuçları var.
Ağır bir kitap değil, dili Ulysses'e pek benzemiyor. Kitaptaki toplam onbeş hikaye hem ayrı hem de bir bütünlük gösteriyor. İlk üç hikaye çocukluk, sonraki dörder hikaye gençlik ve orta yaşlılık en son bölümde ise dört hikaye yaşlılık ve ölüm üstüne. Alt temalarda ise hayal kırıklığı, tutsaklık, yabancı hayranlığı, Dublinlilik, başarısızlık, yalnızlık,bayağı politikacılar,dini yozlaşma var. Son hikayede sanki bunların hepsi bir araya toplanmış gibi.

"...Mr. Duffy, fiziksel ya da zihni bir düzensizliği akla getiren her şeyden nefret ederdi. Bir ortaçağ doktoru onu görmüş olsa, oluşumunda kurşun madeninin ağır bastığını söyleyebilirdi. Yaşadığı yılların bütün öyküsünü anlatan yüzü ublin sokaklarının kahverengi tonunu taşırdı. Uzun ve oldukça iri başında kuru kara bir saç çıkıyor, kızılımtırak bıyığı pek de dostane görünüşlü olmayan ağzını ancak bir ölçüde örtüyordu..."s.113
Akıcı ve güzel bir kitap okuyayım, James Joyce'u bir yerden tanımaya başlayayım derseniz bence güzel bir seçim..

Pazar, Ocak 05, 2014

kız çocuk hırkası

ip alırken niyetim hardal rengiydi ama bulamayınca bu renk ip de bana raftan göz kırpınca aldım ve sonuçtan çok memnun kaldım. Haroşa denen modelden ördüm ve yaka kısmına bir ilik açıp düğme diktim, tamamdır. Aslında dikmeyi planladığım küçük çiçekli basma elbiselerin üstüne giydirrmek niyetim ama elbise kumaşları için Kapalıçarşı'ya gidemedim henüz..

bir oyuncak bebek ve bebek taşıma askısı

bunlar yine kızım için. Geçtiğimiz ay hobi vakitlerimi kızzıma ayıracağımı söylemiştim ama bu ay da öyle olacak galiba..İlk yaptığımız şey (yaptığımız diyorum çünkü onbeş gün sonra üç yaşına girecek olan kızım da kumaş, keçe ve ip gördüğünde dayaanamayıp geliyor ve beraber yapıyoruz) keçeden bir oyuncak bebek. Daha önce yaptığım işleme panodaki bebekleri çok sevdi onların oyuncaklarını yapmak istedim. Kağıda çizdim, keçeden kesip diktim ve içini elyafla doldurdum. Adını Ayşe koyduk, kızımın çok sevdiği bir masaldan alıntı..



ikinci işimiz oyuncak bebek taşıma askısı..Bunu yapma sebebim, son zamanlarda herhangi bir sebeple dışarı çıktığımızda kızımın bebeğini de yanında götürmek istemesi..Bunda bir sorun yok ama o bebeği taşımak bir süre sonra ona sıkıtı veriyor, düşürüyor veya ben taşıyorum, hal böyle olunca pinterestte gördüğüm bu omuza takılan sırta çapraz bağlanan taşıma askısını yaptım. bebeğin kol ve bacaklarının rahatça geçmesi yeterli..