Cuma, Mart 28, 2014

Dem Karaköy Çay Evi























şu gördüğünüz küçük gazete parçasını sanırım üç aydır taşıyorum giderim diye. Nihayet bugüne kısmetmiş.

















Zaten açılalı çok olmamış, 7 ay. Kemankeş Karamustafa Paşa Mahallesi, Hoca Tahsin Sokakta küçük bir yer.
60 kadar çay çeşidi var. Ben bu gazete haberindeki kavunlu beyaz çayı içtim. Güzeldi.Bir dahaki gelişimde çaydanlık olarak sipariş vermeydi düşünüyorum.  Çayla beraber ikram edilen, çay poşeti şeklindeki kurabiyeler de çok şirin.






















Kızım garson abisinin kıyağı ile dört tanesini mideye indirdi. Ayrıca sakızlı keki de ..












































alt kattaki lavabo kısmına inerken duvara asılan çay içen ünlülerin fotoları da çok hoş. Bence böyle bir duvar evimin mutfağına da yapılsa çok hoş olur.Hatta dur bakim şimşekler çakmaya başladı ...






















ardından kızımla Sirkeci'de kısa bir tur atma şansımız oldu.
Galata Köprüsü'nden karşıya geçerken vapurları ve balıkçıları seyrettik. Simit almayı ihmal etmedik ve martılara yedirmeyi.

Enginarı bir de böyle yiyelim

Her tür sebzeyi ve zeytinyağlıyı severim. Zeytinyağlı yemek pişirmek çorba yapmaktan bile kolaydır bence. Mantık aynı; bol zeytinyağı, ince kıyılmış soğan ve sarmısak hepsinde var zaten. Genelde zeytinyağlıya salça konulmaz. Biraz şeker serpilir. Pişme aşamasında az su ve limon veya diğer turunçgiller sıkılsa hoş olur.Havuç ince ince kıyılırsa yakışır. Pişince kapağı kapatılıp ılıyıncaya kadar beklenir. Ertesi gün yense daha da hoş olabilir. Pırasa ve semizotuna az pirinç iyi gider. Evet bu mantığı zeytinyağlı pırasa, enginar, fasulye, semizotu, kereviz ve yer elmasına uygulayın. az su, ağır ateş, tuz ve karabiber. Hatta geçenlerde kereviz ve pırasayı azar azar karıştırıp birlikte yaptım enfes oldu..Sadece zeytinyağını çok kızdırmadan soğan ve sarmısağı hafif pembeleştirin sonra malzemeleri koyun.















Ben enginarı aynı şekilde bol zeytinyağı,soğan ve sarmısakla ve pişmesine az kala bol dereotu serperek yaptım. Nefis oldu. Dolmasını falan da severim ama pratik olsun istedim. Geçen gün arkadaşımda konserve enginar ezmesi yedim. O da çok güzeldi. En kısa zamanda onu da deneyeceğim..

Cumartesi, Mart 22, 2014

portakal kabuğunda ve kavanozda kek

araştırmacı meraklı olarak iki nefis kek denemesi daha yaptım.
Sunumu çok güzel, yemesi zevkli kekler.



















hafifmutfak.com da gördüğüm portakal kabuğunda keke bayıldım.
Portakalı ikiye bölün,iyice sıkıp suyunu çıkarın. Bir tatlı kaşığı ile içindeki zar vs.kısmını temizleyin, hatta üstten biraz beyaz kısmı da kazıyın. (sonra acılık vermesin)
yaptığınız kek karışımını yarısına kadar doldurup fırına verin.Bundan sonrası normal kek yapar gibi. Eğer muffin kalıbınız varsa devrilme ihtimaline karşı onun içine yerleştirebilirsiniz. Portakal kabuğu fırında biraz küçülüyor ama aromasını keke veriyor. Üzerini krema vs ile süsleyip servis yapmak harika olacak.
Bir başka denemem ise o çok beğendiğim ve Plus Kitchen'dan biriktirmeyi düşündüğüm Weck kavanozlarında oldu. İçini yağlayıp hafifçe unladığım bu kavanozların ağızları dar olmadığı için soğuyunca kolayca çıkarabilirsiniz. Ya da kapağını kapatıp,bir-iki gün sonra yiyebilir veya hediye edebilirsiniz.
Kekimin tarifine gelince, sadece dört portakal kabuğu ve iki kavanoz için miktarlar şöyle;
-2 yumurta
-50 gr yumuşak tereyağı
-2/3 bardak şeker
-yarım paket kabartma tozu
-1 bardak un
-1 çay bardağı portakal suyu
-portakal kabuğu rendesi
-bir elma (küçük küçük kesilmiş)
-tarçın ve bir fiske zencefil
önce şeker ve tereyağını tel ile çırpıp yumurtaları ve sonra da diğer malzemeleri ekledim.
Afiyet olsun.

Perşembe, Mart 20, 2014

Almodovar Teoremi, Antoni Casas Ros

Ne güzel bir kitaptı. Hiç bitmesin istedim bir an. Sadece 110 sayfalık ama çok etkileyici bir kitaptı.
Kitabı bana bir sene önce Selen tavsiye etmişti.
Romanın konusu çoğunlukla yazarın hayatı zaten. Bir matematiçi yani Antoni kız arkadaşı ile araba kazası yapar ve kız arkadaşı ölür. Kendisinin ise yüzü tanınmayacak hale gelir. Geçimini internet üzerinden verdiği derslerle ve küçük muhasebe işleri ile kazanır. Kendi deyimiyle "kadın mı erkek mi belli olmayan" travesti Lisa ile tanışır ve bir ilişki başlar aralarında. Birçoğuna hiç estetik ve normal gelmeyecek bir ilişki bu ama okudukça hiç garipsemiyor ve hatta anlıyorsunuz. (Bu tip ilişkiler konusunda önyargısı olanlar okumalı. Kendimiz öyle olmayabiliriz ama farklı olanları yargılamamalıyız bence)

"...On beş yıldır beni kimse görmedi. İnsanın bir hayatı olması için bir yüz gerekir. Benim yüzüm bir kazada parçalandı ve her şey bir gecede, yirmi yaşımda duruverdi..." s.10
Romanın başında babasından da bahsediyor. Anne ve baba taban tabana zıtlar. Biri faşist diğeri solcu ve ateist.
Yüzü olmayan bir adamla cinsiyeti belli olmayan biri arasında geçen ilişki.
Antoni hayatını yazıp yönetmen Pedro Almodovar'a göndermeyi planlar. Romanda hatta Almodovar ile tanışır ve filmin çekimini de beraber yaparlar ancak gerçekte bu tanışma kısmı olmuşmudur bilmiyoruz. Almodovar'ın bu güne kadar bazı filmlerini seyrettim ve sıkı bir hayranı olduğumu söyleyebilirim. "Dönüş" ve "Konuş Onunla " favorilerimdir.
Romandaki geyik de çok etkileyici. Antoni ile Lisa dışarda buldukları ve kendilerinden kaçmayan bir geyiği evlerine götürüp bir süre birlikte yaşıyorlar. Antoni onun yıllar önce kazada gördüğü geyik olduğuna inanıyor.
Çok güzel bir kitaptı ve bence okumalısınız.

Plus Kitchen

Bu yazdıklarım reklam gibi olacak biliyorum ama çok beğendiğim bu mekanın reklamını da yapmayı isterim doğrusu.
Şehirli sofralar programını denk getirip izlemeye çalışıyorum. İşte o programda gördüğüm bu mekanı yakınından geçerken bir görmek istedim. Trump Cadde'de..

























Farklı ve sağlıklı yemek ilkesinden hareket etmişler. Malzemeler doğal, herşey cam kavanozların içinde ve taze olarak buzdolabı kısmında. Poşet yerine bağlama tekniği ile bez torba yapıyorlar, Hiç plastik kullanılmıyor. Peçete yerine küçük yeşil bez parçaları. Kurutulmuş meyveler, zeytinyağı, çikolatalar, reçeller,çorbalar, sandviçler, seçtiğiniz meyvelerle önünüzde hazırlanan smoothieler,kavanozda pişmiş kekler, zeytinyağlılar..daha neler neler.Her yemeğin üzerindeki etikette içinde ne olduğu ve kalorisi yazıyor. İster seçiminizi yapın küçük tahta tepsinize koyup orda yiyin isterseniz bez torbaya koyup götürün.
Kavanozlara da bayıldım. Bunları alıp biriktirmeyi düşünüyorum. Ayrıca üretimi artık çok azalan emayeyi de bir ustaya yaptırıp burada kase, mug ve cezve olarak satıyorlar. Kase setinden de istiyorum. Bir daha ki gidişimde kahvelerini deneyeceğim. Merak ettiklerimi denemem için herhalde 10 defa daha gitmem gerekiyor.

Ben Kinoalı tabule ve granola parfe aldım.
 

başka bir tost bu


















Melek ablam tosta başka bir boyut getirmiş. yeme de yanında yat modeli..
yumurtalı ekmekle tost birleşimi ama tavada yapılan tosttan.
Tarif şöyle;
süt ve yumurtayı tuz ve karabiber ekleyerek çırpıyorsunuz. Tost ekmeğinin bir yüzünü bu karışıma güzelce bulayıp tereyağı eritilmiş tavaya bulamaçlı tarafını koyup hemen üzerine dilim kaşar ve salam koyuyorsunuz (istenirse bir dilim daha kaşar)













onlar pişerken yine bir tarafını yumurtalı karışıma buladığınız ekmeği ıslak kısım üstte kalacak şekilde bu tostun üzerine kapatıyorsunuz ve ters çevirip bu kısmını da pişiriyorsunuz.

















Yumuşacık ve çok lezzetli bir karışım oluyor.
Bayılarak yedik.

Salı, Mart 18, 2014

farklı kağıtlı kek

çocukların çok seveceği bir kek bu. İçinden bisküvi çıkan kek.


normal kek karışımınızı yapın, kağıtların içine birer kaşık dökün, üzerine bir veya iki kremalı kakaolu bisküvi koyun, üzerine tekrar bir-iki kaşık kek karışımı döküp pişirin..yerken kat kat bisküviler hoş görünecek..İsterseniz iki kat bisküvinin arasına bir kaşık koyu kıvamlı karamel koyun..

Jarse elbise

Kız kardeşime Burda dergisinin son sayısından beğendiğimiz bir modelle elbise diktim. Provasız yaptık ve tam üstüne göre oldu.






















Jarse kumaşı dikmek hem kolay hem zor. Penye kadar esnek olmuyor,kenarlarından ip atmıyor, kesimi kolay ama bazen kayabiliyor dikerken zorlayabiliyor.
Bu model çok temel bir kalıp. Boyunu uzun ya da kısa tutabilir, kollarını yarım ya da uzun kol ayarlayabilir, sıfır kola yapabilir veya yakası ile oynayabilirsiniz. Çok basit ama üzerinde çok şey denenebilecek rahat bir model.Mesela eteklerinde pili yoktu biz ekledik. Alın bu modeli üzerinde oynayın oynayabildiğiniz kadar.  O nedenle kalıbı sakladım bundan daha sonra farklı şeyler dikebilirim diye.

Cuma, Mart 14, 2014

Ankara Gezisi

Ankara 'ya hep okul gezileri veya yüksek lisans yaparken kütüphane ve meclis arşivi taraması için gittim. Bu kez üç günlüğüne gezmek için gittik. Anadolu Medeniyetleri Müzesi bu şehirde en çok sevdiğim yer. Ondan daha önceki bir yazımda bahsetmiştim. Gerçekten havasını, müze planını ve sergilenen eserleri bir daha bir daha incelemeyi çok seviyorum. Çıkışta da satış kısmından objeler ve kitaplar bakmayı. Çok yorulursam kafeteryasında bir kahve eşliğinde dinlenmeyi...
Neyse bu yazımda ordan bahsetmeyeceğim.
Biliyorsunuz Ankara'da görülmesi gereken yerlerin başında Anıtkabir ve eski Meclis binaları geliyor.
Anıtkabir'in yapımı 1950-1953 yılları arasında sürmüş. Yapımında, dış kaplama malzemesi olarak kolay işlenebilen gözenekli, çeşitli renklerde traverten, mozole içi kaplamalarında ise mermer kullanılmıştır. Bu mermer ve travertenler yurdun dört tarafından getirilmiştir.
Anıtkabir; Aslanlı yol, tören alanı ve mozoleden oluşuyor. Aslanlı yol ziyaretçileri Ata'nın huzuruna hazırlamak için,özellikle aralıklı taşlardan ve çok hafif bir eğimle yapılmıştır ki burada yürürken önünüze bakmak zorunda kalıyorsunuz.262 metre uzunlukta ve iki yanında Oğuz Boylarını temsilen 24 aslan heykeli vardır. Bu da bilinçli olarak yapılmıştır.
Anıtkabir'de bayrak direğinden yerdeki kilim desenli taşlara, kulelerden,mozole kısmına her şeyin ayrı bir anlamı ve önemi vardır.
 Müze kısmı da mutlaka görülmelidir.






Eski meclis binaları yani, I ve II.Meclis binaları mutlaka görülmeli. İkisi de Ulus'ta. İnşa edildiği ilk yıllarda çevresinde ne bir ağaç ne de bir ev olmayan ilk meclisin, o soba ile ısınan, ahşap sıraları olan ana salonu beni çok etkiler. I.BMM binası Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak da biliniyor. Bu bina Ankara taşından (andezit) yapılmış ve 1920'de meclis toplandığında henüz inşaatı bitmemiş, halkın çabaları ile tamamlanmıştır. Sıralar Ankara Öğretmen Okulu'ndan, gaz lambaları ve soblara civardaki kahvehanelerden getirilmiştir.



Mimar Vedat Tek tarafından yapılan ikinci meclisin salonunda bulunan, Büyükerşen'in yaptığı balmumu heykeller mutlaka görülmeli. Adeta tarihten bir an canlandırılmış.
Ana salonun dışındaki odalarda sergilenen eşyalar.






Yüksek merdivenleri, Ankara'ya hakim bir tepeden bakan güzel binası ve önündeki büyük bronz Atatürk heykeli ile mutlaka görmeniz gereken diğer bir yer de Etnografya Müzesi'dir. Biliyorsunuz Atamızın naaşı Anıtkabir'e nakledilene kadar bu müzede geçici olarak kalmıştır. Girişteki holde bu bölümü de görebilirsiniz.Müzede birbirinden güzel el sanatları ve halk bilimine ait örnekler sergilenmektedir.




Buralara kadar gelmişken İnönü ailesinin evini yani Çankaya'da bulunan Pembe Köşkü'de görün. Evin alt katı müze olarak ziyaretçilere açık. İnönü'nün 1973'te ölümüne kadar 48 yıl yaşadığı bu evde mobilyalar aynen duruyor.1924'de bir bağ evi olarak satın alınmış. İçinde İnönü ve eşi Mevhibe hanımın özel davetlerde giydikleri kıyafetler, hediyeler ve yemek takımları da sergileniyor.



Bir okul gezimizde,beş yıl önce bu evi bize Özden İnönü gezdirmişti. Çok kibar ve hiç yorulmadan her şeyi anlatmış hatta öğrencilerimizde çok ilgi uyandırmıştı.

Son olarak buralara gelmişken Ankara Kalesi'ne çıkmadan ve ordan inerken çıfıt çarşısını dolaşmadan olmaz.
Bizansılar zamanından beri olduğu ama ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmeyen kale Altındağ ilçesinde bulunuyor. Burdan yürüyerek Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne gidebilirisniz. Hemen biraz aşağıda..
Ankara'da ne yedik peki? Düveroğlu'nun meşhur döneri, Ciğer52'nin ciğeri ve hepsinden güzeli halamın nefis yemekleri...


Çarşamba, Mart 12, 2014

sıradakiler

ilk kez internetten kitap aldım. Normalde kitapları mıncıklamak,incelemek hoşuma gider bu nedenle internetten almaya pek yanaşmadım ama bu kitaplar listemdeki kitaplardı ve zaten alınacaklardı.Ayrıca yedi kitapta 40 tl kâr ettim.

Liste yapar mısınız? Neye göre oluşturursunuz listenizi?
Ben öncelikle kitap ekleri veya dergilerini incelerim, fikrine ve zevkine güvendigim iki-üç arkadaşımın veya yazarın tavsiyelerini dikkate alırım. Bazen de bir kitap alırken diğer kitapları incelerim ve ordan aklımda tutarım..Kitapçıya gidip bilmediğim bir yazarı ya da kitabı aldığım pek nadirdir.
Liste yapmak hoşuma gidiyor. İki yıldır listem var. Okuduklarımı siler yenilerini eklerim. Bu ara yeni eklemeyeceğim, tavsiyelere kapadım kendimi. Çünkü liste çok kabardı.














Burdaki iki kitap Selen'in tavsiyesi. Biri Füruzan'ın, biri kuzenim Fatoşla beraber okumaya karar verdiğimiz kitap, diğerleri de kitap dergilerinden vs..Bunlara Strinberg'in Açık Deniz Kenarında kitabı da eklenecek. O kargoya yarın verilecekmiş.
Nerden başlayacağımı bilemiyorum...

Yalnızlık Dolambacı, Octavio Paz

Dokuz bölümden oluşan bu denemenin (ne yalan söyleyeyim ) ilk dört bölümü beni sıktı.
Kitap Meksikalı ve Meksika üzerine. Yani Azteklerin kısa tarihinden tutun da Meksika'ya Cortes'in gelişi, İspanyollaşma ve hıristiyanlaşma süreci, bağımsızlığı vb. Bu kısımlar güzeldi ama başta anlattığı Meksika insanı nasıldır, dış görünüşü, tavırları,ruh hali, önemsediği şeyler, Amerika'ya çalışmaya gidişi, orada benliğini kaybetmemeye çalışması vs. fazlasıyla bize benzediğinden belki de bu bölümler sıkıcı geldi. Ama genel olarak Meksika üzerine yazılmış güzel bir kitap. Son bölümdeki yalnızlık üzerine inceleme de güzeldi.






















Meksika sadece tekila, panço ve sombrerodan ibaret değil yani..
Aslında bunların dışında benim aklıma Meksika denince şunlar da geliyor; -Juan Rulfo okumam gerektiği, -Rivera'nin duvar resimleri, bol acı ve çikolatayı bir yemekte nasıl harmanladıkları, renkli iplerle yaptıkları örme teknikleri vb.
Octavio Paz bildiğiniz gibi Nobel ödüllü, Yalnızlık Dolambacı da onun en bilinen kitabı.
Bana kitapta ilginç gelen ve üzerine düşündüğüm şeyler oldu. Mesela, Paz sık sık İspanyol sömürgeciliğini diğer Avrupa sömürgecileriyle özellikle İngiliz sömürüsü ile kıyaslıyor ve "tabi ki sömürgecilik kötü ama İspanyollar en azından sömürdükleri uluslara da bazı haklar vermişler" diyor. Bunu uzun uzun açıklıyor.
Azteklerin sahip olduğu dini açıklayıp tarihsel süreçte değişime uğradığını, üst üste eklene eklene büyüdüğünü ve adeta hıristiyanlığın da bunun bir sonucu-tamamlayıcısı olduğunu, bu nedenle Meksikalıların hıristiyanlığı kabulde çok zorlanmadığını iddia ediyor. Başlangıçta İsa'nın köylü halkın gözünde diğer azizler gibi görüldüğünü anlatıyor. (şu an Meksika'nın % 95'i hıristiyan)
Meksika tarihini ve toplumunu merak ediyorsanız mutlaka okuyun, yok merak etmiyor hatta uzağından bile geçmiyorsanız boşverin derim :-)
Bozkurt Güvenç kitabı ikinci dilden yani İngilizceden çevirmiş. Acaba İspanyolcadan çevrilse nasıl olurdu diye merak ettim doğrusu.


 

Pazartesi, Mart 10, 2014

İstanbul'da ilk metro

İlk İstanbul metrosunun günümüzden 139 yıl önce açıldığını biliyor musunuz? Evet Tünel'in 1875'te hizmete girmesiyle Londra'dan sonra dünyanın ikinci metrosuna sahip olduk.
Bana göre İstanbul'daki en kısa ama en keyifli yolculuk buarada yapılıyor.

















Yapımından 8 yıl kadar önce bir Fransız mühendis Gavand İstanbul'u gezmeye gelir ve Karaköy-Galata-Beyoğlu arası çok insanın yürüyerek gittiğini, yürüyüş için kullanılan Yüksekkaldırım'ın çok dik ve bakımsız olduğunu görür. Karaköy ticaret, Beyoğlu ise hareketli bir eğlence ve alış-veriş bölgesiydi. Arasındaki ulaşım çok önemliydi.
Gavand'ın buluşu şuydu; asansör tipinde bir yeraltı demiryolu. Bu iş için Gavand hiçbir ücret talep etmiyordu. sadece 42 yıllık işletme hakkını alacak sonra devlete devredecekti.
Tünel 17 Ocak 1975'te açılır. Çok büyük bir ilgi görür.
Tünelin yüksekliği 4.90 metre, uzunluğu 555 metredir. Seyahat 1,5 dakika sürmektedir.
Benim bu kısa yolculukta en çok hoşlandığım şey tünelin girişinde sizi karşılayan serin ve hafif rutubetli havadır.

Cumartesi, Mart 08, 2014

Karagöz Müzesi, Bursa



















İşte yine gezme vakti. Bursa'dayız. Karagöz Müzesi merak ettiğim yerlerden biriydi.(2007'de açılmış)  Çekirge Caddesinde bulunan müze eskiden trafo binasıymış.



Müzede gölge oyununun tarihçesi panolar ile anlatılırken, tiyatro koleksiyonlarından derlenen 61 parça orijinal Karagöz tasvirleri sergilenmekte..


















Ayrıca konuyla ilgili farklı üstatların koleksiyonlarına da yer verilerek koleksiyon zenginleştirilmiş...Mesela Metin And koleksiyonu da var.
Osmanlıca gazetelerde bulunan Karagöz-Hacivat karikatürleri de çok hoş. Haftanın belli günleri Karagöz-Hacivat kukla tiyatrosu da var.

Binanın dış duvarları da çok güzel süslenmiş. Ayrıca yolun karşı tarafına Karagöz-Hacivat anıt mezarı yapılmış.



Bursa'ya üç-dört kez gelmiştim ama bu çarşıyı daha önce gördüğümü hatırlayamadım. Restore edilmiş bu köprünün üzerindeki kücük dükkanlarda el sanatları ve eskici dükkanları var.